Endüstrinin tarihinin kısa anlatımına bakıldığında karşımıza dört ayrı dönem çıkar. Kabaca bu dönemleri sıralayacak olursak, Endüstri 1.0’da buhar gücüyle çalışan mekanik üretim tesisleri, Endüstri 2.0’da elektrik enerjisi vasıtasıyla iş bölümü ve uzmanlaşmaya dayalı seri üretim karşımıza çıkar.
20. yy’ın son yarısından itibaren üretim otomasyonunu yükselten bilgi teknolojilerinin gelişimiyle birlikte anılan Endüstri 3.0 sürecinin bittiğini ve yeni çağın bilgi toplumu hızına uygun olarak gelişen Endüstri 4.0’ın içinde olduğumuzu artık rahatlıkla söyleyebiliriz.
Endüstri 4.0’ın tanımlanmasını kolaylaştıran 5G teknolojileri, blockchain sistemleri ve kripto paralar, datanın anlamlandırılması, büyük data ve yapay zeka gibi kavramlar X ve Y kuşaklarının ilgi alanına çoktan girdi. Z kuşağı halihazırda bu teknolojik gelişmeler kasırgasının tam ortasında doğduğu için, bu kavramların üstesinden gelmek onlar için hiç sorun olacakmış gibi görünmüyor. Ancak X ve Y kuşakları için durum emek-sermaye ilişkisi açısından farklı. Endüstri 3.0’da makineler mavi yakalı emeğin yerine kullanılmaktayken Endüstri 4.0’da robotların, yani metal yakalıların, beyaz yakalı emeğin yerine kullanıldığını söylemekten çekinmemek gerekiyor.
Mavi yakalı emekçiler, beyaz yakalı yöneticiler ve metal yakalılar… Sadece renkler üzerinden yapılan bu ayrımda, örneğin gri yakalılar yerine yapılan metal yakalılar tarifi, emek sermaye ilişkisinin adeta “insansızlaştığı” vurgusu yapılıyor. Teknolojide Kadın Derneği Başkanı Zehra Öney metal yakalılardan oluşan yeni bir işçi sınıfının doğduğuna dikkat çekerek, çalışanların yüzde 47’sinin becerilerinin gelecek 5 yıl içinde geçerliliğini yitireceği konusunda endişe ettiğini söylüyor. 2022’ye kadar 130 milyon yeni iş imkanının oluşacağı ve bu istihdam alanında 70 milyon metal yakalının yer alacak olması öngörüsü, robotların emek-sermaye ilişkisi içerisindeki yerini özetler nitelikte.